10 Ocak 2017 Salı

ÖNCE KENDİNİ GELİŞTİR SONRA ÖĞRETMENİ ELEŞTİR...





                             ÖNCE KENDİNİ GELİŞTİR SONRA ÖĞRETMENİ ELEŞTİR...

Kantarın topuzu iyice kaçmıştır. Eskiden ‘Öğretmene saygı kavramı vardı. Şimdi bu kavram ayaklar altına alınmış durumda. Eskiden öğretmenlik kutsal bir meslekti. Fedakarlık isteyen bir meslekti. PEKİ YA ŞİMDİ?

“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” (Hz. Ali) 

Bu sözünde hakkı veriliyordu o zamanlar. Öğretmenler, çok yukarlarda, erişilemeyecek kadar kutsal görülüyordu. Ama aslında öyle değildi. Öğretmen halkla iç içeydi iş için, iş içinde eğitim anlayışı vardı. Doğaya duyarlı, insana duyarlı, yaşamla bütünleşen, ders kitaplarını ezberleyen anlayıştan uzak, yaşamın içinde olan bir eğitim anlayışı vardı.

Şimdilerde ise Öğretmenlik mesleği alaşağı edilmeye başlandı. Bununla ilgili çok fazla yazı yazıldı, karükatür çizildi, dizi ve sinema yapıldı. Hep gülündü geçildi. Öğretmene üstünlük kurma çalışmalarına devam edildi.

Ekranlarda öğretmen gözlüklü, pısırık, kandırılmaya müsait bir tip olarak verildi.
Bu üzücü ve ders çıkarılması gereken bir durumdu.

Zaman değişti roller değişti
Öğretmen öğrenci oldu.
Öğrenci öğretmen
Veli ise Milli Eğitim Bakanı oldu

Benim çocuğum bir yere gelmediyse bu öğretmen yüzünden oldu denildi.
Öğrenci başarısız oldu  öğretmen suçlandı.
Sistem başarısız oldu öğretmen suçlandı.
Yan yattı, çamura battı hep öğretmen suçlandı.
Hatta veli kitap okumuyor diye öğretmen suçlandı.
Suç hiç öğrencide velide yada sistemde  aranmadı.
Öyle ya günah keçisi vardı nasıl olsa

Başarı sadece ders notlarıyla ölçülür oldu. Komşunun çocuğu 100 almış sen nasıl 95 alırsın denildi. Edep, terbiye, doğruluk, dürüstlük, vatana ve millete faydalı birey olma önemsenmedi.

Doktor olsun, hakim olsun, mühendis olsun denildi.
Ama biri de çıkıp demedi ki vatana millete hayırlı işler yapsın.
                                                                                       (Uğur KILIÇ)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder